BMW, yeni nesil 3 Serisi’ni tanıtmaya hazırlanırken, bu modelin tamamen elektrikli bir versiyonla geleceği de artık neredeyse kesinleşmiş durumda. Üstelik bu yeni elektrikli sedanın, daha önce kompakt bir elektrikli hatchback modelinde kullandığı i3 ismini taşıyacağı konuşuluyor. Sedan versiyonun tanıtımı Eylül ayında yapılacak iX3’ün hemen ardından gerçekleşecek. Fakat dikkatler yalnızca sedan versiyonla sınırlı değil. BMW’nin uzun zamandır gündemde olan station wagon (Touring) gövde seçeneği için de planları olduğu yönünde güçlü sinyaller var.

BMW Grup Tasarım Şefi Adrian van Hooydonk, İngiliz otomobil yayını Autocar’a verdiği röportajda station wagon modellerin yeniden popülerlik kazandığını belirtiyor. Özellikle M3 Touring ve M5 Touring gibi yüksek performanslı wagon modellerin beklenenden fazla ilgi gördüğünü vurgulayan van Hooydonk, bu gövde tipinin artık sadece Avrupa gibi geleneksel pazarlarla sınırlı kalmadığını ve markanın bu “yeni rüzgârdan” oldukça memnun olduğunu söylüyor.

Şu ana kadar yeni 3 Serisi yalnızca sedan versiyonuyla görüntülendi. BMW, Touring versiyonu için henüz resmi bir açıklama yapmadı. Ancak özellikle M3 Touring çevresinde dolaşan söylentiler, bu gövde seçeneğinin ABD pazarı için ciddi bir aday olduğunu gösteriyor. Yine de bazı çekinceler var. BMW’nin ürün yönetiminden sorumlu başkan yardımcısı Andreas Meyer, geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamada, M5 Touring’in Amerika’daki satış başarısının, M3 Touring’in bu pazara gelip gelmeyeceğini doğrudan etkileyeceğini ifade etmişti. Neyse ki M5 Touring’e gelen yoğun talep, umutları artırıyor.

BMW’nin yeni nesil 3 Serisi’ni tanıtırken Touring versiyonu tamamen göz ardı etmesi pek olası görünmüyor. Marka içinde bu versiyonun geliştirilmekte olduğuna dair kulislerde konuşulanlar var. Ancak bu modelin BMW’nin elektrikli dönüşüm stratejisine nasıl entegre edileceği henüz net değil. Autocar, BMW’nin 2022 yılına kadar kompakt bir şehir otomobili olarak ürettiği eski i3 modelinin ismini yeniden kullanarak bu elektrikli Touring versiyonu piyasaya sürebileceğini öne sürüyor.

Adrian van Hooydonk’un dikkat çektiği bir diğer önemli nokta ise şu: BMW satışlarının yalnızca yarısını SUV modeller oluşturuyor. Bu da sedan, coupe ve elbette ki station wagon gibi geleneksel gövde tiplerinin hâlâ ciddi bir müşteri kitlesine hitap ettiğini gösteriyor.

Elektrikli araçlar manşetlerin büyük kısmını kaplıyor olabilir, ancak BYD için asıl işi sessizce plug-in hibritler yapıyor. Dünyanın önde gelen bataryalı elektrikli araç üreticilerinden biri olarak tanınsa da, Çinli otomobil üreticisi aslında tam elektrikli modellerden daha fazla plug-in hibrit satıyor. Bu detay, şirketin Avrupa’daki varlığını genişletmeye çalıştığı bir dönemde özellikle önem taşıyor; çünkü BYD’ye göre yeni otomobil alıcılarının tamamı henüz benzin istasyonlarıyla bağlarını tamamen koparmaya hazır değil.

Çin, hâlâ BYD’nin açık ara en büyük pazarı olmaya devam ediyor, ancak şirket bir sonraki adımın küresel ölçekte büyümek olduğunu açıkça belirtiyor. Avrupa’daki köklü markalarla rekabet edebilmek için yalnızca dikkat çekici elektrikli araçlara değil, daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Daha güçlü bir bayi ağı ve en önemlisi, daha geniş bir plug-in hibrit ürün yelpazesi hâlâ eksik olan temel parçalar arasında yer alıyor.

Ufukta Daha Fazla Hibrit Model Var

Şu anda BYD’nin Avrupa’daki plug-in hibrit portföyü oldukça sınırlı. Şirketin bölgede sunduğu tek PHEV modeli, Seal DM-i sedan. Ancak bu durum değişmek üzere.

Geçtiğimiz günlerde Stuttgart’ta düzenlenen bir etkinlikte konuşan ve BYD’nin Orta Avrupa’daki çeşitli pazarlarını denetleyen bölge şefi Maria Grazia Davino, 2025 yılında Avrupa’ya en az iki yeni plug-in hibrit model daha getirmeyi planladıklarını doğruladı. Almanya, bu stratejide kilit pazarlardan biri olarak öne çıkıyor.

“Herkes elektriğe hazır değil. Müşteriyi ikna etmek için başka araçlara da ihtiyacımız var,” diyen Davino, Reuters’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Her ay, müşterinin ne istediğiyle dağıtımı başarılı kılan unsurlar arasında en iyi dengeyi bulmaya çalışıyoruz. Yakın gelecekte iki ana direğimiz olacak: biri tamamen elektrikli, diğeri ise DM-i hibrit.”

Renault, 1980’lerin ikonik modellerinden biri olan Renault 5 Turbo’yu geleceğe taşıyor. Markanın yenilikçi, cesur ve rekabetçi ruhu; Alpine mühendisliğinin elektrikli spor otomobiller konusundaki uzmanlığıyla birleşerek ortaya Renault 5 Turbo 3E’yi çıkarıyor. Sadece 1.980 adetle sınırlı olacak bu özel üretim, geçmişe saygı duruşunda bulunurken geleceğe yön veriyor.

Renault 5 Turbo 3E, yalnızca nostaljiye dayanan bir model değil; özel platformu, çift elektrik motorlu aktarma sistemi ve karbon gövdesiyle yeni bir otomobil sınıfının — mini süper otomobillerin — kapısını aralıyor. Arka tekerlekten itişli bu elektrikli süper otomobil, 540 HP güç ve 4.800 Nm tork üretiyor. 0’dan 100 km/s hıza 3,5 saniyeden kısa sürede ulaşırken, maksimum hızı 270 km/s olarak açıklanıyor.

800V elektrik mimarisi sayesinde 350 kW hızlı şarj desteği sunan Turbo 3E, yalnızca 15 dakikada %15’ten %80’e şarj olabiliyor. WLTP onayı beklenen 70 kWsa bataryası, 400 kilometrenin üzerinde menzil vadediyor. Tüm bu güce rağmen karbon gövdesi sayesinde ağırlık yaklaşık 1.450 kg seviyesinde tutulmuş.

Sürüş Deneyimi: Ralli Ruhu, Modern Teknoloji

Modelin geliştirme sürecinde, A110 E-ternity, A290 ve A390 gibi performans odaklı Alpine modellerinde görev almış mühendisler bizzat yer aldı. Arkadan itişli sistem, bağımsız çift motor yapısı ve ralli otomobillerinden ilham alınan dikey el freni, Renault 5 Turbo 3E’yi eşsiz bir sürüş deneyimine dönüştürüyor. Özel drift destek sistemi de bu deneyimi destekliyor.

Tasarım: Geçmişten İlham Alan Aerodinamik

Renault 5 Turbo 3E’nin dış tasarımı, orijinal R5 Turbo’nun karakteristik hatlarını korurken, günümüzün aerodinamik gerekliliklerine uygun şekilde yeniden şekillendirilmiş. Genişletilmiş çamurluklar, agresif difüzör, büyük arka spoyler ve 20 inçlik özel jantlar dikkat çekerken, kaput üzerindeki hava girişleri ve LED ışık imzaları modeli hem geçmişe hem de geleceğe bağlayan unsurlar arasında.

İç Mekân: Yarış Ruhuyla Dijital Konfor

Sürücü odaklı kokpitte 10,1 inç dijital gösterge paneli ve 10,25 inç OpenR dokunmatik ekran yer alıyor. Google entegrasyonlu OpenR Link sistemi sayesinde gelişmiş navigasyon ve bağlantı özellikleri sunulurken, karbon detaylar, Alcantara döşemeler ve altı noktalı emniyet kemerleri bu elektrikli süper otomobilin yarış ruhunu tamamlıyor.

MULTI-SENSE sürüş modu sistemi; Kar, Normal, Spor ve drift destekli Yarış olmak üzere dört farklı sürüş profili sunarak aracı farklı zemin ve kullanım senaryolarına hazırlıyor.

Kişiselleştirme ve Küresel Yayılım

Renault 5 Turbo 3E, “Rouge Grenade” gibi seri üretim renklerinin yanı sıra 1982 Tour de Corse yarış aracının sarı-beyaz-siyah yarış renkleriyle de sunulacak. İç mekân kişiselleştirmesi de koltuk döşemelerinden konsola kadar kullanıcının tercihine bırakılıyor.

Sadece 1.980 adet üretilecek modelin numaralandırmalı her bir örneği, onu koleksiyon değeri taşıyan bir ikon hâline getiriyor. Renault 5 Turbo 3E; Avrupa, Orta Doğu, Japonya ve Avustralya gibi önemli pazarlarda satışa sunulacak.